Hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, bilgi ve beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar olarak tanımlanabilir.Hekimin hastaya karşı edimini gereği gibi ifa etmemesi olarak da izah edilebilir. Hekimin hastasına özenli tıbbi uygulama yapmaması, bilgi noksanlığı veya dikkatsizliği sebep olarak gösterilebilir.
Hasta Hakları Yönetmeliği m.11’de mal praktis “Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.” şeklinde tanımlanmıştır.
Hekim tazminat sorumluluğu kapsamında hafif kusurundan dahi sorumludur. Hekimin tedaviyi geciktirmesi veya yanlış tedavi uygulaması, sağlık kurumunun organizasyonundaki hatalar, tedavi sonrası hekimlerin yükümlülüklerini ihmal etmesi yahut hastalığın en başında yapılan teşhis hatası mal praktis davalarının başlıca nedenleri arasındadır. Sadece hekimler değil tüm sağlık personeli mal praktis davaları ile karşı karşıya gelebilecektir.
Sağlık personelinin yükümlü olduğu tıbbi uygulamaları yanlış uygulaması veya ihmal etmesi haksız fiil ya da sözleşmeye aykırılık oluşturabilir. Bu durumda hasta ve yakınlarının haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık sebebiyle tazminat talep etme hakları doğacaktır. İş gücü yetersizliği, tedavi giderleri gibi zarar kalemleri varsa maddi tazminat talep edilebilir. Aynı şekilde kişilik hakları ihlali sebebiyle kişilerde oluşan elem, çektiği üzüntü ve uğradığı ruhsal çöküntü nedeniyle manevi tazminat da talep edilebilecektir. Fakat zararın ispat edilmesi zarar görene aittir.
İstisna olarak; Yargıtay 13. H.D. 2008/4519 E. ve 2008/10750 K. sayılı içtihadına göre tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise örneğin komplikasyon durumlarında doktor ve hastane sorumlu tutulmayacağını ifade etmiştir.
